Ahmet Telli 

ACIYA ALIŞILMAZ 
Hangi çığlık bir çığ gibi yarıyorsa 
gecenin gerilmiş karnını bu saatte 
acı tükenip bitmiştir orada artık 
çırılçıplaktır tarihin bu sayfası 
Fiziğin armağan ettiği bu teller 
keçeleştirirken cinsel organımı 
haykırıyorum insan olduğumu 
ve çatlatıyor alnımın en gergin teli 
Ahmet Telli 

ANISI BİZ OLALIM BU SOKAKLARIN 
Anısı biz olalım bu sokakların 
öpüşmediğimiz tek saçak altı 
hiçbir otobüs durağı kalmasın 
Biz yürüyelim kent güzelleşsin 
gürültüsüz sözcükler bulalım 
yeni sevinçlere benzeyen 
Biz gelince bir yağmur başlar 
yüzün çizilir buğulanan camlara 
bir uzun karatma biter 
akasyalar köpürür birdenbire 
ve her avluda adınla anılan 
çiçekler sulanır akşamüstleri 
Bir arkadaş evinde uğrarız yolüstü 
bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi 
başını sessizce omzuma koyarsın 
gülüreyhan olur soluğun 
Biz kalırız kuşlar dönüp gelir 
her balkonda bir menekşe sesi 
Belki yeniden güzelleştiririz 
adları değiştirilen parkları 
perdeleri hiç açılmayan evlerde 
ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur 
tanıdık sevinçlerle dolar yeniden 
kendi sesini kemiren alanlar 
Anısı biz olalım bu sokakların 
ve hiç durmadan yağmur yağsın 
Biz gürültüsüz sözcükler bulalım 
sarmaşıklar fısıldaşsın yine 
Gidersek birlikte gideriz 
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen 
Ahmet Telli 

BU KENT ÖLDÜRÜLDÜ DİYORLAR 
Bu kent öldürüldü diyorlar 
kurşuna dizildi bir geceyarısı 
Hayaletler geziniyormuş şimdi 
sokak aralarında ve caddelerde 
baykuş tüneği olmmuş alanlar 
ve yarasalar uçuşuyormuş 
Silah ve esrar kaçakçıları 
altın çağını yaşarlarken 
artıyormuş bir yandan da 
kumarhaneler, meyhaneler 
Borsa oyunları, hileli iflaslar 
birbirini kovalayıp dururken 
nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor 
yaygınmış şimdilerde rus ruleti 
İntiharların sayısı bilinmiyor 
çoğalıp duruyormuş fahişeler 
ve artık bunların hiçbiri 
olay bile sayılmıyormuş şimdi 
Bu kent öldürüldü diyorlar 
bahar gelmez artık buraya 
Ahmet Telli 

HALA KOYNUMDA RESMİN 
Sımsıcak konuşurdun konuşunca 
ırmak gibi, rüzgar gibi konuşurdun 
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki 
çiğdemler güller mor menevşeler açardı 
Sımsıcak konuşurdun konuşunca 
Hala koynumda resmin 
Dağları anlatırdın ve dostluğu 
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler 
Sesini duymasam çölleşirdi dünya 
dağlar yarılır ırmaklar kururdu 
bulutlar çökerdi yüreğime 
Hala koynumda resmin 
Gün akşam olur elinde kitaplar 
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin 
bir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi 
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin 
bir dostun vurulduğu gün 
Hala koynumda resmin 
Kaç mevsim kırlara çıkıp 
çiçekler topladık mezarlar için 
Belki ürküttük tarla kuşlarını 
belki kurdu kuşu ürküttük 
ama aşkı ürkütmedik hiç 
Hala koynumda kesmin 
Ve hala sımsıcak durur anılar 
sımsıcak ve biraz boynu bükük 
Ne varsa yaşanmış ve yaylaşılmış 
yasak bir kitap gibi durmaktadır 
ve firari bir sevda gibi 
Şimdi duvarlarda resmin 
Ahmet Telli 

HERHANGİ BİR AŞKA DAİR 
Herhangi bir kızınkinden ayrı değildi öyküsü 
hayatına ülkesini ekleyip yaşamaktan başka 
Usulca eğerek başını 
yürürken nedense hep 
birbirine dolaşır 
gibi olurdu ayakları 
Bir fotoğraf ve yeni 
koparılmış bir çiçekti 
ilk mektubuna eklediği 
kelimelerse büsbütün yangın 
Durup durup iç çekişleri 
sessizliği, dalgınlığı 
acıyla bakışı yollara 
aşkı öğrenişindendi 
Çiçekli bir dal 
gibi uzandı sevdiğine 
ve yalnızca 
ayrılıklar korkuttu onu 
Böylece bağladı 
hayat, dünya ve kavga 
ve aşk 
onun tarihinde milattı 
Temiz çamaşırlar ve bir demet çiçek 
taşıyor simdi o kız, görüş günlerine 
Ahmet Telli
 
 
 
KAOS 
Ay inceldi ve orman 
bir tortu gibi çöktü dibe 
Buğusu yoktu toprağın 
büsbütün balçıktı yeryüzü 
Irmaklar sağırdı ve dağlar 
birer aptaldı o hantal gövdeleriyle 
Gittikçe büyüyordu rüzgarın beynimdeki ur 
Öfkemizden şimşeği yarattık 
İnsanı yarattık 
(hayır, balçıktan değil) 
O gün bugün arayıp dururuz onu 
hangi cehenneme gitti, bilmeyiz 
Ahmet Telli 

KÜL OLAN 
Bu kentte sorular yasaklanmıştır 
böyle diyorlar fısıldarcasına ve ürkek 
ve diyorlar ki gidip anlatılsın bir kez 
çare düünsün tarih denilen bilici 
Gidip anlatılsın beklenen yolculara 
aşklar küllenmeden ve beynimizi 
büsbütün kemirmeden veba 
yetişsin durmadan yolu gözlenen 
Bu kentin sorusunu yanıtla ey yanılmaz olan 
kahret ya da ışıklandır ve de ki: 
-Siz ki yangın yıllarından geliyorsunuz 
umuda bağlanmak umutsuzluktur ancak 
Ve sen ey bilici, de ki: 
-Bu masal çok anlatıldı önceleri 
çocuklar da susturuldu her defa 
karartıldı evlerin bütün ışıkları 
-Ve direnmeyi bilmiyorsanız 
kül olun savrulun dağlara taşlara 
belki hayat yeniden fışkıracaktır o zaman 
bu kentin ışıksız varoşlarından 
Bir sfenksten söz ediliyor durmadan 
yakınmış kahredilmesi 
Ahmet Telli 

ÖZLEMEDİM SENİ 
Hiç özlemedim seni 
Özlemek dostluktandır 
dostluğundan öte bulmalıyım seni 
Sıcaklığını bulmalıyım 
dokunuşları, kenetlenişi 
Terimizle sulanmalı yeryüzü 
güneş terimizde ışıldamalı sabah olunca 
Apansız fırtınalar çıkmalı 
sarsılmalıyım 
Özlemek 
yanında olmak isteğidir 
gülüşünü görmek biraz da 
Hiç özlemedim seni 
Saçlarına gül takmam 
bir ırmak gibi akıtırım ovaya 
soluğunla yanar 
dudaklarımın bozkırı 
Akkor halindeki ufuk 
bakır bir tel gibi eriyip gider 
kraterler ortasında kalırım 
Ahmet Telli 

ÖZLETİYOR SENİ BU YAĞMURLAR 
Buada yağmur yağıyor 
Aralıksız yağıyor günlerdir 
Ama sen yine de şemsiyeni 
Almadan gel ilk otobüsle 
Buğulanan camlara usulca 
Yüzünü çiziyorum ki yüzün 
Bir yağmur damlası olup 
Düşüyor yapraklarına gülün 
Güller de bozamıyor bu uzun 
Karanlık sessizliğini kentin 
Anılarını yitiriyor sokaklar 
Bezirganlaşıyor bulvar ışıkları 
Tarih de kekemeleşiyor bazan 
Ki o zaman aşktır tek bilici 
Aşksa yürümek gibi bir şey 
Duyabilmek kuşların gelişini 
Anısı bizsek eğer bu kentin 
Unuttuğu türküler bizsek 
Acıyı rehin bırakıp bir güle 
Anımsatmalıyız bunları bir bir 
Ahmet Telli 

ZAMAN KEKEMEYDİ 
Gün bitti, elindeki güller de soldu 
Anımsanacak neler kaldı bugünden 
Paylaşılmış olan nelerdi sımsıcak 
Belki bir türkü söyleriz geceye karşı 
Saçlarını tarazlayan bir şafak olur 
Zaman kekemeydi ve tarihe sızan 
Soytarılar gördük genç ömrümüzde 
Ölüm peşimize düşende bir göçebeydik 
Suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına 
Bütün sığınaklar uçurumlara açılırdı 
Rüzgar suyu soğutsun su terli bedenlerimizi 
ve aşkı düşünelim biz, destan yalnızlıkları 
Konuşursak akşam olur ve yine yağmur yağar 
Gidersek gülüşler azalır buralarda 
Kim bulur kayıp adresteki dostları 
Bir karanlığa bakıyorum bir de zamana 
Ay büyüyüp bir gül oluyor ellerinde senin 
ve ancak yeni bir yorumu oluyor aşkın 
Saçlarından sızan bu karanlık yağmur 
Ayın çağıltısıyla tutuşuyor begonyalar 
Saçlarındı diye düünüyorum ömrümüzü 
Çözüldükçe savrulan rüzgardı saçların 
ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru 
-Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm 
Kendimi, seni ve bütün dünyayı...

Ahmet Telli 


İMLASIZ
Ayağı kayan bir çocuk 
Kadar şaşkınım, bilemedim 
Düz yolda yürümenin imlasını 
Kanayan dizlerime bakıp da 
Ağlamayı ögrenemediğim gibi 
Sevgilisi değildim kadınlarımın 
Bir papağan tüneğiydim belki 
Ama birkaç sözcük öğrendiysem 
Kadınlardan öğrendim, yine de 
Bilemedim sevgilim diyebilmeyi 
Büyülendim ama büyüyemedim 
Aklım ermedi aynalara ve suya 
Yüzümü gösterip kalbimi neden 
Sakladıklarını öğrenemedim 
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada 
Ahmet Telli