Deniz

 

   Kediyi yapayalnız sokakta bulmuştu. Kediye bakınca kedi ona baktı ve yaklaştı.Küçük kız korkmadan elini uzattı, kediyi yavaşça kaldırıp kucağına aldı. Kedi küçücük üç renkli beyaz, siyah, sarı bir yavru kediydi ve çok pisti. Küçük kızın dünyada gördüğü en güzel canlı yaratık bu kediydi. Konuşmaya başladı kediyle."Annen nerede senin minik kedi, neden yalnızsın, ne kadar da güzelsin minnacık,küçücük, karnın aç mı?" Kedi miyavlamaya çalışıyordu, küçük kızın ellerinde.Küçük kız merakla etrafına bakındı, başka kediler yoktu..."Minik kedi benim bakkala gidip ekmek almam lazım, ama seni burada yalnız bırakamam." Birden bire küçük kızın içini korkular kapladı. Babası evde yoktu,şu an annesi evdeydi. Üstüde kirlenmişti. Heyecanlandığı an dudaklarını ısırırdı küçük kız. Farkına varmadan gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Neden babası yoktu şimdi evde ne yapmalıydı? Elinde küçücük yavru kedi, içinde de korkular vardı. Kediyi bırakmak istemiyordu. Kalbi duracaktı sanki. Kediyi ceketinin altına sakladı. İsmini Deniz koymuştu. Kedinin gözleri Deniz gibi maviydi."Deniz bana yardım et, hiç sesini çıkarma. Eve gelince annem seni görmesin."Eve gelmişti, bahçeden geçti bir ara düşündü." Kediyi bahçeye bırakıp babam eve gelince alsam." Kediyi yere bıraktı. Ama kedi küçük kızı bırakmadı. Arkasından geliyor ve yalvarır gibi miyavlıyordu. Kedinin sesi çok yavaştı, miyavlamak değil de, küçük kıza ağlıyor gibi geldi. Tekrar kediyi kucağına aldı. "Ağlama Deniz ne olursun sus ağlama annem sesini duymasın." Kedi kollarında susmuştu,kediyi ceketinin altına sakladı. Evin kapısının önüne gelmişti, zili çalmaya çok korkuyordu. Gözlerinin yaşını sildi. Elbisesini temizlemeye çalıştı ama olmuyordu. Kedi üstünü batırmıştı ve küçük kızın üstünü kirletmesi yasaktı.Ceketinin yakasını açıp kediye baktı. Kedi uyuyordu. Kediyi öptü ve yakasını kapattı... "Allah’ım" diye başladı yalvarmaya: "Ne olursun Allah’ım, ne olursun annem kediyi görmesin." Zili çaldı. Kalbi yine duracak gibi atıyordu. Farkında olmadan küçücük zayıf vücudu titriyordu. Kapı hızla açıldı her zaman, günün her saatinde güzel olan annesi karşısındaydı. Annesinin yüzüne bakamıyordu, gözleri yere bakıyordu. Annesi "Nerdeydin, neden geç kaldın, ekmek nerde, almadın mı?" diye sordu. Küçük kız ölebilirdi. Kedisi yüzünden bakkaldan ekmek almayı unutmuştu.Ne söylemeli, ne yapmalıydı? Sesi kısılmıştı. Aklına ilk gelen yalan. "Bakkal kapalıydı" dedi ve yavaşça içeriye girdi. Hemen odasına gidip kediyi saklamak üstünü değiştirmek istiyordu. Aynı zamanda, annesinin kendisini izlediğin denemindi. Annesi arkasından "yanıma gel!" diye seslendi... Buz gibi soğuk emir veren ses... Karşılık veremezdi kıpırdayamıyordu, bayılmak üzereydi, titriyordu.Annesi arkasından omuzlarını tutmuştu. Babası neden şimdi evde yoktu; neredeydi?Neden ihtiyacı olduğunda babası hiç yanında olmuyordu? Babasını özlediğini kollarında olmak istediğini hissetti.Annesinin elleri ne kadar da ağırdı, sanki küçük kızı yere bastırıyordu. Ağlamak istemiyordu ama gene de gözünden yaşlar akmaya başladı. Uzun kumral, kıvırcık saçları yüzüne yapışmış ve ter içinde kalmıştı. Annesinin vereceği cezadan değil, sorulacak olan sorulardan korkuyordu. Annesi "Elinde ne var, ceketinin altında ne saklıyorsun?" Sorusunu sorunca elinde kolunda can kalmamıştı. Kediyi tutacak gücü yoktu. Annesi ceketini açınca kedi yere düştü. Kedinin canı yanmıştı. Kedi acı acı miyavlamaya başladı. Küçük kız ne kadar da istiyordu:Kediyi tekrar kucağına almak, sevmek teselli etmek. Ama kıpırdayamıyordu. Annesi tekrar omuzlarından tutmuştu bağırıyordu. "Ben sana kaç kere söyleyeceğim, bu pis hayvanları elleme diye!. Üstüne bak! Her yerin pislik içinde. Bıktım artık senden bıktım! Söyle! Nereden buldun bu pis kediyi neden eve getirdin? Konuşsana beni çıldırtmak mı istiyorsun!? Konuş!." Küçük kız konuşamazdı. Buna benzer, sık sık olan olaylarda sanki dili tutulurdu. Konuşamadığı için annesi daha da çok sinirlenirdi...Annesi kızını bıraktı. Kediyi hırçınca, kızgın yerden kaldırdı. Küçük yavru kedi, annesinin elinde boşlukta sallanıyordu. Küçük kız annesine sarılıp yalvarmak istedi. Ama yapamadı, yerinden bile kıpırdayamadı. Annesi sokak kapısını açıp kediyi dışarıya attı. Kızına döndü çok sinirliydi. Küçük kız yüzüne gelen tokatı hissetmedi bile. Aklı, kalbi dışarıda ağlayan kedideydi.Kedisi için korkuyordu. "Annesi dışarıya atınca, canı çok mu yanmıştı, bir yerine bir şeyler olmuş muydu, bahçeden gider miydi? Acaba giderse birileri bulur da canını yakar mıydı? Ya ablası kediyi görürse ve işkence ederse. Kediciğin karnı da açtı; ya ölürse." Devamlı bunları düşünüyordu...Annesi elini yüzünü yıkamasını, üstünü değiştirmesini ve odasından dışarıya çıkmamasını emretmişti. Odasında, hemen pencereye koştu, bahçeye baktı. Yaşlı ıslak gözleri yavru kediyi arıyordu." Deniz nerdesin ne olursun gitme, babam gelsin her şey düzelecek. Annem müsaade etmese bile babam sana bahçede ev yapar Deniz gitme," diye yalvarıyordu. Birden bire küçük kalbi duracak gibi oldu.Deniz bahçedeydi, gitmemişti, bahçede babasının diktiği ve çok sevdiği, gül fidanının altında uyuyordu. Küçük kız sevinçten, mutluluktan uçabilirdi o an.Ama birden aklına gelenler sevincini bozdu. Yeniden içini korkular sardı,titriyordu. Deniz'i gül fidanının altında annesi veya ablası görürse; annesi belki bir şey demezdi. Ama kız kardeşi, babası gelmeden Deniz'i görürse.Olacakları düşünmek istemiyordu. Tekrar dikkatle baktı Deniz'e; eğer deniz uyur ve babası gelinceye kadar uyanmazsa, kimse göremezdi...Ellerini, yüzünü cama dayadı. Gözlerini Deniz'den hiç ayırmadan ve kıpırdamayabile korkarak, bahçede uyuyan Deniz'e baktı. Kıpırdarsa Deniz uyanır diye korkuyordu. İçinden devamlı aynı cümleyi tekrarlıyordu: "Allah’ım ne olursun Deniz uyanmasın babam gelinceye kadar" ve ağladığının farkında değildi...Ablası eve gelmeden önce ne kadar; kaç dakika, kaç saat, pencerenin önünde kaldı bilmiyordu. Aşağıdan annesinin onu çağırdığını duydu. Akşam yemeğine gelmesini istiyordu annesi. Karnı aç değildi, pencereden ayrılmak istemiyordu babası daha eve gelmemişti. Aşağıya yemek yemeğe inmezse annesinin kızacağını biliyordu.Deniz daha uyuyordu, içinden "Deniz ne olursun uyanma ben hemen geleceğim, babam gelince, sana yemek veririz. Ne olursun uyanma Deniz!" diye kediyle konuştu.Pencereden istemeyerek ayrıldı, aşağıya inmeliydi annesini kızdırmak istemiyordu.Babası hariç tüm aile evdeydi. Neden babası daha gelmemişti, neredeydi?Akşamları bu kadar geç geldiği olur muydu? Düşündü ama hatırlamadı. Küçük kız kardeşi onu görünce, her zaman kollarına atılmak isterdi. Babasından sonra en çok sevdiği insan küçük kardeşiydi. Yemek odasına baktı kardeşi yalnızdı. Odada oyuncaklarınla oynuyordu buna çok sevindi. Annesinin kollarında olsaydı kardeşine yaklaşmaktan korkardı. Yanına gitti kardeşini kucakladı sarıldı öptü.Kardeşi her zamanki gibi gülmeye, konuşmaya başladı. Konuştuklarının hepsini anlamasa bile kardeşinle oynamasını çok seviyordu. Ablası annesine yardım ediyordu, mutfaktan gelen seslerini duyabiliyordu.Annesi ile ablası ellerinde yemeklerle odaya girdiler. Annesi masaya oturmalarını söyledi. Küçük kız sessizce sandalyesine oturdu. Gözleri tabağındaydı annesine bakmak, annesiyle göz göze gelmek istemiyordu. Annesinin siyah koyu gözlerinden korkardı... Annesine doğru baktı belli etmeden; karşısındaydı. Küçük kardeşine yemek yediriyordu. Karşısında ve aynı odada olsalar bile ne kadar da uzaktaydı annesi. Erişilmezdi... Bu imkansızdı...Odada olsa bile sanki odada değil de dünyanın başka bir köşesindeydi. Annesini gizlice seyrederken; bazen kollarına atılmak, sarılmak, saçlarını okşamak isterdi. Her gün bir kaç kere, diğer kardeşlerine yaptığı gibi, annesi kendisine de sarılsın öpsün isterdi. Kardeşleri ve annesi yanında olduğu halde çok yalnızdı yapayalnız...Tabağındaki yemeği zorla bitirmişti, midesi bulanıyordu. Bütün ailenin yemekleri bitirinceye kadar masadan kalkması yasaktı. Bekledi Deniz'i düşündü; uyuyor muydu yoksa uyanıp bahçeden gitmiş miydi? Sonra babasını düşündü; ne zaman eve gelecekti? Ablasının sesiyle düşüncelerinden koptu. Akşam yemeği bitmişti.Ablası annesine soruyordu. "Bahçede oynayabilir miyim anneciğim?" Kardeşinin söylediği bu sözler kalbine bıçak gibi saplandı. Bağırmak istedi: "Hayır olmaz!Oynayamazsın! Deniz bahçede uyuyor!." Boğazına koca bir yumruk takıldı sanki,bağıramadı, konuşamadı. Kız kardeşi bahçeye çıkmıştı bile. Annesine bakmadan yavaşça "Bende çıkabilir miyim anne?" diye sordu. Annesi "Sen odana çıkabilirsin biliyorsun cezalısın" dedi. Koşarak odasına çıktı. Aklında sadece kedisi vardı Deniz.. Deniz... Deniz... Odasında hemen pencereye yaklaştı, dışarıya bahçeye baktı. Kardeşi komşunun oğlu Kemal ile bahçede oynuyordu. Deniz uyanmıştı.İçinden "Deniz uyanma saklan seni görmesinler" dedi Deniz'i ilk gören komşu çocuğu oldu. Deniz'e yaklaşarak: "Bak!... Baksana burada bir kedi var. Ne kadar da pis bir kedi." Konuşuyor, gülüyor ve bir yandan da Deniz’e ayaklarınla tekme atıyordu. Ablası, Deniz'i yerden boğazını sıkarak kaldırdı. Yukarıya eve küçük kızın penceresine baktı. Gülüyordu elleri Deniz’in boğazındaydı. Deniz’i havada salladı. Bilerek yapmıştı. Ablası biliyordu küçük kızın üzüleceğini. Kardeşinin yüzü, nefretten kesilmişti. Yüzünü iğrenç bir gülümseme kaplamıştı. Gözleri vahşi bir hayvanın gözleriydi, bu gözler küçük kıza kediyi öldüreceğini söylüyordu.O an hiç bilmediği, büyük bir korku sardı küçük kızı. Belinden karnına oradan da ciğerlerine kaydı korku. Küçük kız korktuğunda kıpırdayamaz ve konuşamazdı.Vakti yoktu Deniz'i kurtarması lazımdı; düşünceleri her yerdeydi sanki saniyede milyonlarca şeyler aklından geçiyordu, babası yardım edemezdi evde yoktu. Hiç düşünmeden ellerini cama vurdu bağırıyordu; mutsuzluk dolu kahredici bir çığlıktı bağırması. Döndü fırladı odadan aşağıya koşarak indi. Annesini ve cezasını unutmuştu bahçeye çıktı. Ablası bu arada, incir ağacına çıkmıştı, bir elinde hâlâ boğazından sıkarak tuttuğu deniz vardı. Düşmek üzere olan zayıf,halsiz küçük kız avaz avaz bağırıyordu. Bu kuvveti nereden bulmuştu? Kendisi de bilmiyordu. "Ablacığım ne olursun yapma, atma kediyi aşağıya, ne istersen yapacağım, atma Deniz'i ağaçtan aşağıya. "Küçük kız ağlıyor yalvarıyordu gözleri Deniz'den ayrılmıyordu. Deniz ablasının elinde havada boşlukta sallanıyordu,boynu bükülmüştü. Ablası ise gülüyor ve küçük kızla eğleniyordu. "Ne yapabilirsin kediyi ağaçtan atsam? Sen çok aptalsın, nesi var bu pis kedinin?"Bir yandan elindeki kediyi sallıyor ve aynı anda da konuşuyordu"Atıyoooruuuuuuuum, ataccccağııııım, bir, iki, üç, atıyooooruuum. " Kediyi atıyor gibi yapıyor ama atmıyordu. Gözlerinde küçük kıza verdiği üzüntünün sevinci vardı. Küçük kızın kalbi, göğsünden çıkacakmış gibi atıyordu. Birden bire Deniz'i boşlukta gördü ellerini havaya kaldırdı Deniz'i tutmak istedi. Ama tutamadı Deniz yere düştü, küçük kız da aynı anda kendisini yere attı. Deniz' i yerden kaldırdı, kollarına aldı bırakmazdı artık Deniz'i, ölse de bırakmazdı.Deniz için gerçektende ölebilirdi....Annesi çığlıkları duymuş ve olanları görmüştü. Büyük kızına ağaçtan aşağıya inmesini söyledi, aynı anda da küçük kızına yaklaştı. Küçük kız Deniz'e sıkıca sarılmıştı, çok perişan bir haldeydi. Ağlıyordu ağlaması ağlamak değil de,hıçkırmaktı. Küçücük vücudu titriyordu, kolları bacakları depremdeki evler ağaçlar gibi sallanıyordu. İçinde korku yoktu, belki de ilk ve son defa korkusuzca annesine baktı. Evet annesinin yüzüne, gözlerinin içine baktı.Annesine hiç karşılık vermeyen küçük kız kararlıydı. Annesi Deniz'i elinden alamazdı; alması için kızını öldürmesi lazımdı...Gözlerini annesinin yüzünden, gözlerinden hiç ayırmadan konuştu. "Kedimi,Deniz'i benden alamazsın! Vermem! Kimseye vermem kendimi öldürürümde yine vermem!" Farkında değildi; kedisine sıkıca sarılmıştı ve küçük elleri kolları kan içindeydi. Annesi kızına şaşkın bakıyordu. "Babamı istiyorum, babam gelsin,sen dokunma bana! " Annesi nedense kızına kızmıyor, bağırmıyordu; korkmuş gibi bir hali vardı. Annesi "Tamam olur kedini almayacağım, ama bak ya senin ya da kedinin bir yeri kanıyor. Üstün, kolların, ellerin kan içinde, bakmalıyım; belki kedinin yardıma ihtiyacı var. Hadi kediyi bana ver. "Çok sakin ve yavaş konuşmuştu annesi. Küçük kız kucağındaki Deniz'e baktı. Deniz'in yüzü kan içindeydi. Korkmaya başladı Deniz miyavlıyordu ama sesi çok yavaştı, ağzından kan damlıyordu. Annesi yavaşça ellerinden kediyi aldı. "Yaralanmış" dedi''Belki de sadece kan... Gel evde bakalım sen üstünü değiştir, elerini yıka,kediye de yemek vermeliyiz. "Küçük kız duyduklarına inanamıyordu. Annesine ne olmuştu kızmıyor bağırmıyordu. Ama güvenebilir miydi annesine? Başka çaresi yoktu. Annesi elinden tutmuştu, eve girdiler.Deniz'i annesiyle yalnız bırakmak, Deniz'den ayrılmak istemiyordu, korkuyordu annesi Deniz'e bir şey yapar diye. Annesi "Kedinin karnını doyuralım temizleyelim, kedi evde kalamaz ama bahçede kalabilir, bahçede ev yapabilirsin."Gerçek miydi? Annesi mi söylüyordu bu sözleri? Deniz bahçede kalabilir miydi?Ama ablası, tekrar Deniz'in canını yakarsa?. Annesine baktı sormak istedi.Annesi küçük kız sormadan, konuşmasına devam etti. "Ablan bir daha yapamaz, ben ablanla konuşurum. "İçini sevgi, sıcaklık kapladı, annesini seviyordu, hem de çok seviyordu. Sarılmak istedi ama annesi. "Hadi git odana ellerini, yüzünü yıka,üstünü değiştir, ben kedini temizleyip bir karton bulayım, sonra bahçeye götürürsün" dedi. Annesine sarılmasına imkan yoktu üstü başı çok kirliydi...Küçük kız tekrar aşağıya indiğinde Deniz temizlenmiş kartonun içinde eski bir örtünün üzerinde uyuyordu. Kartonu aldı bahçeye çıktı. Biliyordu Deniz'in evi neresi olacak, gül fidanının altına kartonu bıraktı, yere oturdu elini yavaşça kartona soktu, kedisini okşadı. Deniz gözlerini açmıştı ama kıpırdamıyordu kedisiyle konuşmaya başladı. "Deniz her şey düzeldi bak sana kimse hiç bir şey yapamaz, annem kızmıyor artık ben hep yanında olacağım, babam gelsin seni görsün çok sevecek seni; inan Deniz sana süt alır babam." Küçük kız mutluydu kedisi bahçede kalabilirdi, birde babası eve gelse.Karanlık olmuştu, annesinin çağırdığını duydu, yatma vakti gelmişti, Denizin üstünü örttü. "İyi geceler Deniz yarın sabah kalkınca hemen yanında olacağım,seni çok seviyorum" Kartonun üstünü biraz kapattı, Denizin hava alması lazımdı hepsini kapatamazdı. Eve gitti odasına çıktı, ablasının odası aynı katta ama yan taraftaydı. Geceliğini giyip yatağına girdi. Annesi her gece gelir iyi gecelerdiler, ışığı söndürürdü. Babası evde olsa her gece kızına dünyanın en güzel masallarını anlatır, kızını kucağında yatağına götürür, üstünü örter iyi geceler der öperdi. Babasını çok özlemişti ne zaman gelecekti bilmek istiyordu. Annesi odaya girdi küçük kıza baktı ve yatağa yaklaştı, eğilip kızını öptü saçlarını okşadı. "Çok yoruldun uyuman lazım, iyi geceler" dedi. Kalktı ışığı söndürdü,kapıyı aralık bıraktı. Küçük kız çok mutluydu, annesi bazen; çok sık olmasa da iyi geceler öpücüğü verirdi. Yorganına sıkıca sarıldı, uykusu vardı, gözlerini kapattı. Deniz'i düşündü. "Allah’ım Deniz'e iyi bak üşümesin yağmur da yağmasın ıslanmasın ne olursun Allah’ım," diye yalvardı.Aşağıda sesler kesilmişti, annesi küçük kardeşini yatırıyordu muhakkak. Tam uyumak üzereyken kapı açıldı. Ablası yatağına yaklaşıyordu. İçini yine korkular sardı ne istiyordu... Gelmesin çıksın!... Ama kardeşi çıkacağı yerde eğilip kulağına fısıldadı: "Uyu bakalım aptal kız sen uyuyunca ben kedini öldüreceğim,boğacağım, anneme söylersen senide boğarım uyurken. Anladın mı söylediklerimi deli kız?" Hem konuşuyor hem de gülüyordu kardeşi. Küçük kız taş kesilmişti olamazdı ablası bunu yapamazdı. Ablasının arkasından baktı kaldı. Şimdi kapının önündeydi; ablası başını çevirip "Unutma babam da yok bu gün evde! Çirkin pis kedini öldüreceğim." dedi ve odadan çıktı.Tekrar dehşet verici korkular sarmıştı içini. Ne yapmalıydı uykusu var mıydı?Hayır yoktu! Uyumamalıydı!... Uyursa bu Deniz'in ölümü olurdu. Yatağından kalktı pencereye gitti camdan dışarıya baktı; dışarısı karanlıktı. Gözleri karanlığa alışınca gül fidanına baktı. Karton oradaydı. Bahçede kimseler yoktu. "Babamı beklerim" diye düşündü. "Yatmam! Uykum yok babamı beklerim!" Korkuyordu...Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bahçede her ağacın sallanışı, yaprakların hışırtısı, karanlık korkutuyordu küçük kızı. Yorulmuştu... Ayakta duracak hali yoktu ve uykusu da gelmişti; gözleri kapanıyordu. Uyumaktan çok korkuyordu uyursa ve o uyurken ablası Deniz'i öldürürse; göremez, kurtaramazsa Deniz'i. Çocuk kafasında, kalbinde uyumak demek Deniz'i kaybetmek demekti. Ama bahçeye gitse Deniz'in yanına ablası gelince görürdü. Evet evet bahçeye gitmeli; Deniz'in yanında olmalıydı!. Kapıya gitti ortalığı dinledi. Hiç ses yoktu. Çok dikkatli olmalı, annesi ablası bahçede olduğunu görmemeliydiler. Babasını bekleyecekti bahçede; babası gelince Denizi korurdu.Sessiz ve yavaşça aşağıya indi. Kalbinin sesini duyabiliyordu. Sokak kapısına bir ulaşabilseydi, kapı küçük kıza çok uzakta görünüyordu. Her attığı adım sanki saatlerce sürüyordu. Ama şimdi kapıya gelmişti, önündeydi sadece yavaşça açması kalmıştı Deniz'e kavuşmak için. Bayılmak üzereydi; kuvveti kalmamıştı en son gücüyle kapının kilidini çevirmeye çalıştı. İmkansız olan bir şey olmuştu, kapı açıktı. Korkularını sevinçler aldı. Dışarıya çıktı kapıyı yavaşça kapattı.Uçabilirdi... Koşarak Deniz'in yattığı kartona yaklaştı, heyecanlıydı terlemişti ve dudaklarını ısırıyordu heyecandan. Bu elinde olmayan bir şeydi. Annesi ne kadar kızsa da heyecanlanınca dudaklarını ısırırdı. Deniz kartonun içinde aynı koyduğu gibi uyuyordu. Kedisini kucağına aldı Deniz gözlerini açtı mırlıyordu.Hayatında hiç bu kadar çok mutluluk hissi, sevinç, sevgi duymamıştı. Korkularını mutluluk kaplamıştı artık Deniz'in yanındaydı kimse öldüremezdi. Kartonun yanında yere oturdu, üstünde sadece incecik bir gecelik vardı ayakları çıplaktı.Mutluluktan üşüdüğünü hissetmiyordu. Kedisini tekrar kartona koymak istemiyordu,geceliğini kaldırdı Denizi içine koydu. Uyumayacak babasını bekleyecekti...Birisi yüzünü okşuyordu, bu ses... Sadece babası söylerdi, "Jennim Canım" diye.Gözlerini açtı nerde olduğunu bir an bilemedi etrafına baktı babası... Allah'a şükür babası gelmişti. Bahçede değil evde babasının kucağındaydı, uykulu gözlerle babasına gülümsedi "Seni bekledim nerdeydin baba?" diye sordu. Ama Deniz... Deniz nerdeydi? Birden bire uyanmıştı elleri kucağında Denizi aradı.Deniz yoktu kucağında. Tekrar babasına baktı ama neden babası ağlıyordu, neden gözlerinde yaş vardı? "Baba kedim nerde?" Babası gözlerini kızından kaçırmak istedi. Ama küçük kız anlamıştı, bir şeyler normal değildi. Babasının kucağından inmek istedi, bakmalıydı Deniz'i aramalıydı. Babası küçük kızı bırakmadı "Jennim canım kedin uyuyor uyudu" Babası bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Küçük kız duymuyordu. Biliyordu Deniz'in uyuduğunu; ama nerdeydi Deniz??? Gözleri odadaki kartona takıldı, içinde Deniz vardı sevindi. "Baba Deniz kartonda uyuyor, bakmak istiyorum sen gördün mü Denizi çok güzel bir kedi" Elleri babasının yüzünü tutmuştu. Babasını öpmekten, yüzüne, gözlerine bakmaktan hiç korkmazdı. Ama o an babasına bakınca korktu, babasının gözleri yaşlı ve çok üzüntülüydü. Oysa babası gelmişti ve Deniz uyuyordu her şey düzelecekti, babası neden ağlıyordu neden????Kafasını çevirdi ellerini babasının yüzünden çekti çırpınmaya başladı, kartona gitmeli Deniz'e bakmalıydı. Babası konuşuyordu o tatlı sesiyle ama küçük kız duymuyordu babasını. Babası kızını kollarından, kucağından bırakmadan kartona yaklaştı. Deniz gerçekten uyuyor gibiydi ama gözleri açıktı. Küçük kız anlamıştı. Deniz artık yaşamıyordu. Babası kızına sıkıca sarılmıştı, sanki hiç bırakmak istemiyordu kucağından. Küçük kız o an ölebilirdi. Deniz'le beraber zaten içinden bir şeyler ölmüştü. Ağlayamıyordu artık gözleri boşluğa bakıyordu.Aradan seneler geçtiği halde daha bilmiyor küçük kız Deniz'i kim öldürdü. Normal bir ölüm müydü yoksa, ablası mı öldürmüştü?..

Yazarı Bilinmiyor