Küçük Kırmızı Botlar 

   Torunum Tate beşinci yaşını kutladığında annesi ona oldukça özel bir hediye verdi. Küçük bir kızken kendisinin giydiği bir çift minik kırmızı kovboy botu. Tate minik botları ayağına geçirdi ve heyecan içinde dansetmeye başladı. Gelinim Kelly’nin bana minik kırmızı botları gösterdiği ve ilk defa giydiği günü anlattığı  o an geldi aklıma. Kelly sadece ilk defa gerçek bir kovboy botu giymekle kalmamış, aynı zamanda ilk sevgilisiyle de tanışmış.

   Kelly beş yaşında, o ise yedi yaşındaydı. O şehirde yaşıyordu. Babası onu bir cumartesi günü atlara binmesi için Kelly’nin büyükbabasının çiftliğine getirmişti. Kelly, çitlerin üzerinde oturmuş büyükbabasının küçük ponye eyer takışını izliyormuş. Kelly yeni kımızı botlarını o kadar çok seviyormuş ki kirlenmemeleri için elinden geleni yapıyormuş.

   Biraz sonra şehirli çocuk yanına yaklaşmış ve ‘‘Merhaba’’ demiş. Kelly’ye gülümsemiş ve hayranlıkla kırmızı botlara bakmış. Orada ilk görüşte aşk gerçekleşmiş, çünkü Kelly şehirli ocuğun ponisine binmesine izin vermiş. Daha önceden ponisine kimsenin binmesine izin vermezmiş.

   Kelly’nin büyükbabası o yılın sonlarına doğru at çiftliğini satılığa çıkarmış. Kelly o çocuğu bir daha hiç görememiş. Kırmız botları her giyişinde beş yaşındayken o şehirli çocukla tanıştığı anı hatırlamadan edemiyormuş. Botlar Kelly’ye küçülünce, Kelly bu botları çok sevdiğinden annesi onları saklamaya karar vermiş.

   Aradan yıllar geçmiş. Kelly güzel bir genç kız olmuş ve oğlum Marty ile tanışmış. Evlendiler ve kızları tate dünyaya geldi. Bir gün Kelly garajda yapacağı satış için kutuları hazırlarken minik kırmızı botları bulmuş. Eski anılar gelmiş aklına.  ‘‘Ben bu botları çok severdim. Yaşgününde tate’ye versem iyi olur’’ diye düşünmüş.

   Tate’nin kahkahasıyla bugüne döndüm. Kıkırdayan torunumun, ayağında kırmızı botlarıyla oğlumun kucağında dans edişini izledim. ‘‘Botlarını çok beğendim, tatlım’’ dedi oğlum. ‘‘Bana ilk defa bir poniye bindiğim günü hatırlattı. Senden daha büyük değildim.’’

‘‘Bu gerçek br öykü mü baba, yoksa uyduruyor musun?’’ Mutlu sonla mı bitti? Ben sonu mutlu biten öyküleri seviyorum.’’ dedi Tate. Babasının çocukluk öykülerini dinlemekten zevk alıyordu. Ponili öyküyü anlatası için yalvarmaya başladı. Marty, Tate’nin sonu gelmeye sorularına güldükten sonra Tate'’ alıp sallanan koltuğa yerleşti.

‘‘Günlerden bir gün’’ diye başladı: ‘‘Yedi yaşındayken büyük bir şehir olan Missouri St. Louis’de yaşıyordum. Dünyada herşeyden daha fazla istediğim şey nedi biliyor musun? Bir at! Babama, büyüdüğümde gerçek bir kovboy olmak istediğimi söylüyordum. O yaz babam beni pek uzak olmayan bir çiftliğe götürdü ve gerçek bir poniye binmemi sağladı. O çiftlikte minik bir de kız vardı. Çitlerin üzerine oturmuştu, ayaklarında da kırmız kovboy botları vardı.’’

   Kelly, kızlarına poniye bindiğini anlatan kocasını dinlemeye başladı. Kırmızı botlarla ilgili bölüme geldiğinde gözleri şaşkınlıktan yuvalarından fırlamıştı. Merak içindeydi: Marty, beş yaşındayken tanıştığı o şehirli çocuk muydu?

‘‘Marty’’ dedi sesi titreyerek, ‘‘O küçük kız bendim. Orası benim büyükbabamın çiftliğiydi. Bunlarda aynı kırmızı botlar.’’

   Tate babasının kucağında mutlu mutlu oturuyordu. Babasının ve annesinin küçük bir çocukken tanışmalarının bir mucize olduğunun farkında değildi. Anne babası minicikken kalpleri arasındaki özel bağı hissetmişlerdi.

Jeannie S. Williams 

Tavuk Suyuna Çorba   ‘Çiftlerin Yüreğini Isıtacak Öyküler’ kitabından...